Doğal bir felakette, hızlı yayılan bir salgında, ağır bir ekonomik krizin yol açtığı yoksulluk veya savaş sonrasında her zaman birinci öncelik, gıda ve hijyene erişim olur.
Sürdürülebilir kalkınma, iklim krizi, gıdaya erişim, hijyen, sağlık ve esenlik, sürdürülebilir tarım, sosyal eşitsizliklerle mücadele etme gibi konularda Unilever, yaşanan krizin ardından, yaşamı inşa etmek için üzerine düşen sorumluluğu almaya hazır olduğunu vurguluyor.
Salgın, Sosyal Eşitsizlik ve İklim Krizinin Yarattığı Tabloyu Daha da Ağırlaştırdı
Unilever Covid-19’un ardından toplumsal eşitsizlik ve iklim krizlerinin ihmal edilmemesini sağlamak için birlikte hareket etme çağrısında bulundu.
Unilever Dünya Başkanı Alan Jope şunları kaydetti:
“Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı işimiz için yeni çığır açan bir yaklaşım oldu. Bazı hedeflere ulaştık, bazılarını yakalayamadık. Şu an bulunduğumuz yere ulaşmak için muazzam bir yaratıcılık, özveri ve iş birliği sergiledik. Ancak daha yapılacak çok şey var. Gezegendeki baskılar gittikçe kötüleşiyor ve sosyal eşitsizlik kritik bir noktaya ulaştı. Korona sonrası dönem için şirketler, hükümetler, sivil toplum örgütleri, akademisyenler, araştırmacılar ve bilim insanları, hepimiz bir araya gelmeliyiz. İklim eylemini askıya alamayız. Yoksulluk içinde yaşayan insanlara beklemelerini söyleyemeyiz. 2020, ekonominin yeniden rayına girmesi için kamunun önemli miktarda para harcayacağı bir yıl olacak. Ancak ekonomiyi ‘normale’ döndürmeye çalışmamalıyız. Bunun yerine, öncekinden daha güçlü ve daha dayanıklı olmalı; insanlara ve gezegene yararlı olmak için kararlı ve kesin adımlar atmaya hazırlanmalıyız.”
Seçkin: “Sorumluluk Almaya Hazırız”
Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı’nın 10’uncu yılında Türkiye’de kaydedilen ilerlemeye ilişkin Unilever Türkiye ve Orta Asya Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Seçkin şu açıklamada bulundu:
“Unilever’in 19. yüzyıldan beri süregelen beslenme ve hijyen konusundaki tarihsel mirası, Sürdürülebilir Yaşam Planı’na yön verdiği gibi, şu an içinde bulunduğumuz kriz döneminde de sonraki dönemlerde de bize yol göstermeye devam edecek. Daha önce olduğu gibi bugün de yaşadığımız krizin ardından yaşamı inşa etmek için üzerimize düşen sorumluluğu almaya hazırız. Türkiye’de 5.000’i aşkın çalışana ve 7 fabrikaya sahip, ekonominin önemli bir oyuncusu olarak bu sorumluluğu derinlemesine hissediyoruz.”
Unilever Türkiye’nin etki ajandasının odağında; kadının güçlenmesi, gençlerin güçlenmesi ve döngüsel ekonominin geliştirilmesi konuları yer alıyor.
Şirket, Türkiye’de 1 milyon kadının ve 1 milyon gencin güçlenmesi için bugüne kadar adımlar attı. Bu kapsamda, Unilever Türkiye yönetim ekibinde kadın yönetici oranını yüzde 52’ye çıkardı. Kadınların iş hayatına katılımını artıracak, daha üst pozisyonlara gelmelerini destekleyecek uygulamaların küçük ölçekli işletmelerde de yaygınlaşması için Türkiye’de bir ilk olan Birlikte Güçlüyüz Platformu’nu kurdu. En büyük etki alanlarından biri olan reklamlarda toplumsal cinsiyet eşitliğinin gözetilmesi ile TV program içeriklerinde kadına ve çocuğa şiddete yönelik içeriklerin, sosyal medyada ise siber zorbalığın engellenmesine yönelik çalışmalar yaptı. Unilever Türkiye’nin destekçilerinden biri olduğu Unstereotype Alliance Türkiye; UN Women, Reklamverenler Derneği, Reklamcılar Derneği iş birliğiyle 14 şirket ve 12 destekçiyi aynı çatı altında buluşturdu.
Genç işsizliği konusunda çözüm yaratmak için gençlerin iş hayatına katılım ve tutunmalarını sağlayacak temel yetkinliklerini geliştirmeye destek olan Unilever’in liderliğiyle Embark Projesi kapsamında 300’den fazla Suriyeli ve Türkiyeli gençten oluşan bir network kuruldu. Bu projede bir yeniliğe imza atarak, Suriyeli gençler Unilever Türkiye’de direktör olarak çalışan 13 lidere tersine mentörlük yaptı. Ayrıca 10 Suriyeli ve 10 Türkiyeli genç birbirleriyle online olarak akran mentörlüğü gerçekleştirdi.
Unilever Türkiye’nin bir diğer odak noktası ise döngüsel ekonominin geliştirilmesi oldu. Bu alanda hem yeniliklerin hem dönüşümün bir parçası olan şirket, farklı kurumlarla iş birliğine giderek döngüsel ekonominin geliştirilmesi başta olmak üzere birçok alanda değişimi inşa ediyor. Türkiye’de ‘dünyanın ilk geri dönüştürülebilir çorba ambalajını’ üreten şirket, sahip olduğu uluslararası uzmanlık ve ilişkilerle, Türkiye’de yeni ve modern bir geri dönüştürülmüş plastik işleme (PCR) tesisinin sıfırdan kurulmasına katkı sundu.
Unilever ayrıca, plastiğin atık olarak çevreye bırakılmaması için gerekli iş birliği adımlarını atarak; SKD, Global Compact, TÜSİAD İş Dünyası İçin Plastik Girişimi’nin ilk imzacılarından birisi oldu.